Dünya’da maneviyatta 5. denilen Bursa Ulucami’yi ziyaret edin.

Anadolu Türk mimarlığının en büyük camisi olan Ulu Camii, Bursa’nın merkezidir ve itibarı en yüksek mabedidir. Evliya Çelebi’nin deyimiyle Bursa’nın Ayasofya’sıdır.

Bursa’nın sembollerinden olan Ulu Camii, şehri ziyaret eden herkesin gezmesi gereken görkemli bir yapı. Yirmi kubbesi olan Ulu Camii, ülkenin iç alanı en geniş camisi olarak biliniyor.

I. Bayezid tarafından yaptırılan cami, hat sanatının Osmanlı dönemindeki en kıymetli örnekleri arasında.

1855 yılında yaşanan depremde büyük hasar görmesine rağmen, özellikle şadırvanıyla hala göz kamaştırıyor. Ulu Camii, Bursa kent merkezinde yer alıyor.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan tam 100 yıl sonra yapılan cami, yirmi kubbeli geniş iç mekânıyla, Selçuklulardan beri süregelen ulu cami tipinin en gelişmiş örneğidir.

Yıldırım Bayezid tarafından 1396- 1399 yılları arasında mimar Ali Neccar’a yaptırılan abidevî eser, erken dönem Osmanlı sanatının en önemli örneğidir. Açılışında ilk hutbeyi Somuncu Baba’nın verdiği bu kutlu mekânın ilk imamı da Mevlid-i Şerif’in yazarı Süleyman Çelebi’dir. Tarihi boyunca olağanüstü hallere sahne olan cami; menkıbeler ve büyük alimlerin eserlerinde Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksâ ve Şam’daki Emeviyye Camii’nin ardından beşinci ziyaretgâh olarak zikredildi. Somuncu Baba, Emir Sultan Hazretleri, Molla Fenârî, Üftade Hazretleri, İsmail Hakkı Bursevî, Niyazi Mısrî ve daha nice ulu kişiler buranın mânâ iklimini zenginleştirdi. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan tam 100 yıl sonra yapılan cami, yirmi kubbeli geniş iç mekânıyla, Selçuklulardan beri süregelen ulu cami tipinin en gelişmiş örneğidir. İlk yapıldığında ortadaki kubbe, yağmur sularının alttaki şadırvana toplanması için açık olarak tasarlanmış. Daha sonra camla kapatılan kubbe caminin aydınlanmasını sağlıyor. İç mekân, başka hiçbir camide bulunmayan zengin bir koleksiyona sahip. Eski, yeni yüzlerce yadigârın bir arada görülebileceği camideki en eski eser, kündekâri minberdir. Hacı Ahmet bin Abdülaziz adlı ustanın 1399 tarihli eseri, Selçuklu geleneğinin en güzel örneğidir. Dünyada bir benzeri bulunmayan sanat şaheserinin iki cephesi de farklı tasarlanmış. 6 bin 666 parçadan oluşan minberin yan kanatlarındaki oyma ve kabartma motiflerle, güneş sistemi ve kâinat sembolize edilmiş. Tarih içindeki yıkımlardan en çok etkilenen bölüm mihrap olmuş. Bu yüzden nakışları dönem dönem yenilenmiş. Mevcut kalem işi süslemeler Sultan Abdülmecid zamanında yapılmış. Süslü mihrabın günümüze ulaşan en eski detayı ise, üzeri altın varak kaplı mukarnaslarıdır. 600 yıllık geçmişi içinde defalarca onarım gören Ulucami’de, en kapsamlı onarım 1855 depreminden sonra olmuş. İçerideki süslemeler de bu döneme ait. Depremden sonra devrin en ünlü hattatları tarafından hüsn-i hat eserleriyle donatılan cami, dünyada emsali bulunmayan bir hat müzesi gibi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir